27 Kasım 2023 Yerli Televizyon Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet ve Şiddet İçeriği İnceleme Çalışması Basın Açıklaması
Geri
  • Antalya Basınının Değerli temsilcileri ve Antalya'nın proje ortağımız çok değerli sivil Toplum temsilcileri, davetimize olumlu yanıt vererek Basın Toplantımıza katıldığınız için çok teşekkür ederiz.
  • Basın Toplantımızı bu tarihe planlamamızın sebebi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle şiddetin muhtemel kaynaklarından birine ışık tutmak ve şiddetle mücadeleye katkıda bulunmak üzere bu kaynağa karşı hep birlikte itirazımızı seslendirmektir.
  • Bildiğiniz gibi 1960 yılında diktatörlük rejimine karşı mücadele veren Mirabel kardeşlerin katledildiği bu tarih BM tarafından Mücadele günü olarak kabul edildi ve 1999 yılından bu yana farkındalığı geliştirmek üzere çeşitli yöntemlerle anılıyor.
  • Bugün bizleri 27 STK olarak burada toplayan ortak kaygı, ülkemizde genel toplumsal şiddet, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin korkutucu boyutlarda artışa geçmesi olmasıdır. 25 Kasım vesilesiyle yeniden paylaşılan veriler 2023'ün ilk 10 ayında 253 kadının öldürüldüğünü, 214 de şüpheli kadın ölümü gerçekleştiğini, 2015'ten bu yana geçen son 7 yılda silahla işlenen şiddet olaylarının yüzde 75 arttığını, (OECD) 2019 yılı verilerine göre Türkiye'de kadına şiddet oranının yüzde 38 olduğunu ve OECD'de ilk sırayı aldığını ortaya koymuştur.
  • Gazeteciler olarak toplumsal şiddet olaylarındaki artışın en yakın tanıklarının sizler olduğunu biliyoruz. Son yıllarda izlemekte olduğumuz bu toplumsal olguya paralel olarak tanıklık ettiğimiz bir diğer gelişme de yerli televizyon dizilerindeki şiddet sahnelerinin sıklığındaki artış oldu. İletişim, sosyoloji ve psikoloji alanında yapılan bilimsel çalışmalar genel toplumsal şiddet eğilimi ile popüler kültür ürünlerinde, özellikle dizilerde sergilenen şiddet arasında karşılıklı bir ilişkiye işaret etmekte, toplumsal şiddet olayları arttıkça bunların televizyon programlarında ve dizilerde temsillernin de çoğaldığını, bunlar çoğaldıkça toplumda şiddet eğiliminin daha da arttığını ortaya koymaktadır. Şu anda yadsınamaz şekilde korkutucu bir şiddet sarmalı içindeyiz ve bu ülkenin sorumlu vatandaşları ve STK'ları olarak bunu durdurmak için elimizden ne geliyorsa yapmakla yükümlü hissediyoruz.
  • Bildiğiniz gibi hak temelli kadın dernekleri uzun yıllardır kadına yönelik şiddetle mücadele için çeşitli farkındalık ve savunuculuk çalışmaları yapmaktadır. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Antalya Şubesi olarak 2019'dan bu yana ilgimizi medya kaynaklı şiddet türlerine çevirdik ve ilk etapta farkındalık geliştirmek üzere İletişim Fakültesi, KATCAM ve AGC ile Eşitlikçi Medya Dili Projesini gerçekleştirdik. Gazetecilerin toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir dil kullanması çok önemlidir ve o konudaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Öbür yanda televizyonlarda yayımlanan dizilerin çok izleyici topladığı ve en etkili popüler kültür ürünlerinden biri olduğu gerçeğinden hareketle, önemli bir sosyal sorumluluk alanı olarak gördüğümüz dizileri mercek altına alan bu çalışmamızı Cumhuriyet'in 100. Yılında ülkemize armağan etmek istedik.
  • Bu Basın Toplantısına temel oluşturan Yerli Televizyon Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet ve Şiddet İçeriği İnceleme Çalışması derneğimizin üyeleri ve bursiyerlerinden oluşan 33 kişilik bir ekip tarafından 2023 bahar ve yaz aylarında yürütüldü ve çalışmanın raporu 29 Ekim 2023 tarihinde tamamlanarak konuyla ilgili söyleyecek sözü ve duruşu olabilecek belli başlı STK'ları ile paylaşıldı. Burada gördüğünüz gibi, Antalya'nın en köklü ve önemli 26 sivil toplum kuruluşu, bizimle benzer görüşleri ve kaygıları paylaştıkları için, dizilerle ilgili şiddet ve kadın temsili tablosunu ortaya koyan çalışmamızı çok yararlı buldular ve bu konudaki itirazlarımızı hep birlikte dile getirmek üzere Basın Bültenimize destek verdiler. Kendilerine huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. Özellikle AGC Başkanı'na hem yönetim kurulu kararı ile bu hareketimize destek verdikleri hem de Basın Toplantımıza ev sahipliği yaptıkları için tüm grubumuzun şükranlarını sunuyorum.
  • Çalışmamızın özeti Basın Bülteni dosyasında mevcut, ancak en önemli bulgulardan söz etmek gerekirse, en çok seyredilen 11 dizinin Mayıs ayında yayımlanan dört bölümünde en az 597 şiddet sahnesi olduğunu tür ve sıklıklarına göre tespit ettik. Bu şiddet sahnelerinin büyük çoğunluğu sözel ve psikolojik şiddet türünde ve yine büyük çoğunluğu kadına yönelik şiddet idi. Ayrıntılı tablolar Yönetici Özeti ekinde dosyalarınıza konmuştur. Bu dosyaları hazırlatan sevgili adaşım Akdeniz Reklamcılar Derneği Başkanı Fulya Sarman'a da grubumuz adına şükranlarımı sunuyorum. Şiddet sahnelerinin sayısı kendi başına da önemlidir. Çünkü televizyon ekranlarından sadece 11 dizide günde ortalama 20 şiddet sahnesi gösterildiğini, izleyicilerin yılda sadece bu dizilerden 7300 şiddet sahnesine maruz kaldıklarını gösterir. Her sezon 30 civarı dizinin gösterimde olduğunu dikkate aldığınızda televizyonların yılda 20.000'in üzerine şiddet sahnesini diziler aracılığı ile izleyiciye boca ettiklerini tahmin edebiliriz.
  • Dizilerde kadına yönelik şiddet eğilimini arttırdığını tespit ettiğimiz bir başka önemli özellik de ataerkil kadın temsilleri ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açan yaklaşımlar olmuştur. 11 dizinin büyük çoğunluğunda kadına yönelik baskı ve/veya şiddet sergilenmektedir, ancak aynı dizilerin pek azında baskı ve şiddet gören kadınların başvurabileceği kurumsal destekler hakkında yol gösterilmektedir; yarıdan fazlasında ana kadın karakterler baskı ve şiddete başkaldıran bir rolde görünmekle birlikte, pek azında aynı kadın karakterlere mesleki ortamlarda görünürlük kazandırılmaktadır; ve yine büyük çoğunluğunda ana kadın karakterler kadınlar hakkında olumsuz önyargıları besleyecek (kötü anne, hırslı-acımasız-şeytan kadın veya yetersiz-ezilen-erkeğe bağımlı kadın) rollerde canlandırılmaktadır; ayrıca dizilerin büyük çoğunluğunda şiddetin çözümü olarak karşı şiddet gösterilmektedir.
  • Ayrıca şiddetin kaynağı olarak tespit ettiğimiz diğer bir önemli konu, incelenen dizilerin büyük bir çoğunluğunda, toplumsal sorunları yansıtma iddiası ile çok eşliliğin, sadakatsizliğin, kadın karakterlerin öğrenilmiş çaresizliğinin, kadınlar ve erkekler arasında kirli rekabet ve entrikalarını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, kültürel bağnazlık ve mahalle baskılarının, ataerkil zihniyetin ve erkek egemen kültürün, şiddetin erkeğin doğasında olduğu kabulünün ve toplumsal şiddet olgusunun yaygınlığının olay örgüleri içinde tekrar tekrar canlandırılarak normalleştirildirildiği, hatta bazı dizilerin senaryoları gereği bu olumsuz olayları meşrulaştırmakta olduklarıdır.
  • Dizilerin gerilim etkisini yükseltecek merak uyandırıcı olaylarla desteklenerek, bölüm sonları heyecanlı olaylarla kesilerek, senaryo inanılması zor olay örgüleriyle uzatılarak akşam saatlerinde fazla alternatifi bulunmayan izleyici kesimlerinin, dizileri kendileri de eleştirseler de, bağımlı hale getirildiği de .
  • Aramızda çok değerlı psikolog ve psikiatristler var. Onlardan aldığımız yorumlar da, tespit edilen sıklıkta şiddet sahnelerinin, izleyen kişilerde bu tür davranışların normalleşmesine ve şiddete karşı duyarsızlaşmaya, empati duygusunun yitimine neden olabileceğini teyit etmiştir.
  • Medyada ve dizilerde gösterilen şiddet şeklinin ve intihar gibi davranışların yayılımcı özellik göstermesi nedeniyle, izleyen kişilerde benzer davranışların ortaya çıkmasının tetiklenebileceğini; aynı dönemlerde benzer şiddet ve cinayet görüntülerinin ortaya çıkması tesadüfi değil, medya aracılığıyla yayılma özelliğiyle ilişkili olduğunu belirtmişlerdir.
  • Çocuklara etkisi: Ana karakterlerin suça eğilimli, davranışsal problemleri olan kişilerden seçilmiş olmasının özellikle kişiliği yeni yeni gelişmekte olan, soyut- somut kavramını ayırt edemeyen çocukların gelişimi açısından olumsuz etkiye sahip olabililmektedir. İdealize edilen ana karakterlerin şiddete eğilimli olmasının ve şiddet görüntülerinin, buna maruz kalan çocukların, ergenlikte ve yetişkinlik döneminde suça daha yatkın olduğunu, şiddeti daha çok içselleştirdikleri ve etraflarından, dünyadan daha çok korktukları; çocuk ve ergenlerde travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, anksiyete bozukluğu ve madde kullanımını artırdığı yapılan uzun dönemli çalışmalarda gösterilmiştir.
  • Kadınlara etkisi: bir çok ruhsal hastalığın kadınlarda erkeklere göre çok daha fazla görüldüğü; Depresyon, Anksiyete, Travma Sonrası Stres bozukluğu gibi tabloların şiddet gören kadınlarda çok daha fazla görüldüğü; geçmişinde şiddet yaşamış bir kadının dizilerde gördüğü şiddet sahnesi sebebiyle travmatik anılarında canlanma olabileceği ve yeni ruhsal süreçleri tetikleyebileceği;
  • Genel etkiler: Psikolojik travmalar, sadece maruz kalma ile ortaya çıkmamakta, izleme, şahit olma gibi durumlarda da tetiklenebilmektedir. İzlenen şiddet görüntüleri birçok kişide anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğunu tetikleyici olabilmektedir. Ayrıca dizilerde sıklıkla temsil edilen durumlardan güçlü kişilerin zengin, şiddete uğrayan, mağdur kişilerin ise daha çok yoksullardan, kadınlardan oluşması; izleyenlerde umutsuzluğa ve yaşamın değişmezliğine işaret ederek, depresif belirtilerin artışına sebep olabileceğini belirtmişlerdir.
  • Dolayısıyla: Biz Antalya'nın duyarlı sivil toplum örgütleri olarak şiddet ve toplumsal cinsiyet temsilleri yukarda açıklanan sakıncaları taşıyan dizilerin, medya içeriklerini doğru biçimde yorumlama şansı olmayan kırılgan izleyici gruplarının, özellikle çocukların ve gençlerin, rol modeli olarak gördükleri oyuncuların şiddete dayalı iletişim ve davranış tarzlarını benimsemeleri nedeniyle toplumsal şiddetin yükselmesinde etken olabildiğini; tekrar tekrar üretilen, yetersiz, ezilen veya şeytan kadın temsillerinin kadına yönelik ataerkil önyargıları pekiştirerek kadına şiddeti meşrulaştırdığını; normalleştirilen ihanet-sadakatsizlik-çatışma-psikolojik baskı gibi sağlıksız aile içi iletişim temsilleriyle aile değerlerinin zarar gördüğünü; şiddet sahnelerine maruz kalan çocukların olumsuz davranış kalıplarını modelleyerek suça yönelebileceklerini ciddi bir toplumsal bir risk olarak değerlendirdik ve burada sizin aracılığınız ile Türk Dizi Endüstrisi Bileşenlerine aşağıdaki çağrıyı yapmak istiyoruz.

TÜRK DİZİ ENDÜSTRİSİ BİLEŞENLERİNE ÇAĞRIMIZDIR

  • Türk Dizi Endüstrisi bileşenlerinden, reyting ve reklam gelirlerini arttırma saikiyle, toplumda azaltılması arzu edilen sağlıksız aile ve toplum ilişkilerini gerçek olaylara ayna tutuyoruz iddiası ile şiddet temposu sürekli yükseltilen gerilimli sahnelerle canlandıran ve farkındalık yaratalım derken bu olayları normalleştiren ve yaygınlaştıran dizi senaryolarından vazgeçilmesini; yüksek yeteneğini kanıtlamış yapımcılarını, yönetmenlerini, senaristlerini ve oyuncularını toplumsal sorumluluk bilinci ile olumlu rol modellerine, yapıcı iletişim kalıplarına, toplumda başarılı, meslek sahibi kadın temsillerine de yer veren dizi projelerine yönlendirmelerini talep ediyoruz.
  • Bu sektörü reklamlarıyla ayakta tutan iş dünyasından, dizilerin tanıtımını yapan reklamcılardan ve dizileri yayımlamakta olan ana akım televizyon kanallarından beklentimiz de, bu konuya özel bir duyarlılık geliştirmeleri; senaryo ve şiddet sahneleriyle reyting yükseltmeye çalışan dizilerin yapımcılarını toplumsal duyarlılığa davet etmeleridir.

Türk dizi endüstrisinin diğer bir önemli bileşeni olan dizi izleyicisi halkımıza çağrımız da, içeriğindeki gerilim ve şiddet öğeleriyle kendilerini bağımlı kılan dizilere karşı farkındalık geliştirmeleri, özellikle gençlerini ve çocuklarını olumsuz rol modellerinden ve şiddet sahnelerinden uzak tutmaya çalışmalarıdır. Unutmayalım bizler izlemekten vazgeçersek bu türden diziler daha az yapılacaktır.